İstanbul’u keşfetmek ve her noktasını görmek istiyorsanız doğru listedesiniz! İstanbul’u gezmenizi kolaylaştırmak için en popüler 12 yeri sizler için derledik.
Belgrad Ormanı
Belgard Ormanı, İstanbul’un en ayrıcalıklı ve çekici yerlerinden biridir. Belgrad Ormanı, şehrin karmaşasından uzaklaşmak ve doğayla yeniden bağ kurmak için mükemmel bir yer. Yeşilliklerle çevrili alan, sakin atmosferiyle mükemmel bir huzur sağlıyor.
Sarıyer ilçesinde bulunan Belgrad Ormanı, dinlendirici aktiviteler için sıklıkla kullanılan geniş bir orman alanıdır. Yürüyüş ve koşu, bölgede yapılabilecek pek çok dinlendirici aktiviteden sadece ikisi. Adını Kanuni Sultan Süleyman’ın Sırbistan seferi dönüşünde getirdiği Belgrad halkının yerleştirildiği Belgrad köyünden alan bu ormanda tarihi şehirlerin kalıntıları bulunuyor.
Ayrıca su varlığı açısından oldukça zengin bir coğrafyaya ve keşfedilecek dokuz doğal koruma alanına sahiptir. Orman çok çeşitli hayvan ve bitkiye ev sahipliği yapmaktadır. Bakımlı bir arazide 2.000’den fazla bitki türüne ev sahipliği yapan Atatürk Arboretumu’nu inceleyebilirsiniz. 230 metre yükseklikteki Kartaltepe, 5.300 hektarlık bir alanı kaplayan bölgenin en yüksek tepesidir. Ormanlık alandaki ağaçların çoğu meşe, gürgen, kayın ve kestane çeşitlerinden oluşmaktadır.
Bölgede muhteşem Valens Su Kemeri’ni ve Osmanlı dönemine ait izleri görebilirsiniz. Ormanın merkezine yakın küçük bir kasaba olan Bahçeköy’de vakit geçirebilirsiniz. Alternatif olarak piknik alanlarında açık havada yemek yiyebilir ve doğanın tadını çıkarabilirsiniz.
Büyükada
Büyükada, Marmara Denizi’ndeki bir grup ada olan Prens Adaları’nın en büyüğüdür. Ada, beş kilometre kare (iki mil kare) büyüklüğünde olduğu için yürüyerek veya bisikletle kolayca keşfedilebilir. Adanın birçok cazibesi arasında tarihi dini yapılar, gösterişli evler ve muhteşem manzaraların keyfini çıkarabileceğiniz iki tepe bulunmaktadır.
Vapura binerek Büyükada’ya ulaştığınızda, görebileceğiniz birçok ilginç yer bulunmaktadır. Dünyadaki en büyük ahşap yapılardan biri olduğu iddia edilen devasa Büyükada Rum Yetimhanesi görülmeye değerdir. Nefes kesen manzarayı seyredebileceğiniz minik Aya Yorgi Kilisesi’ne ulaşmak için karşı tepeye tırmanabilirsiniz. İki tepe arasındaki vadide bulunan Agios Nikolaos Kilisesi ve Manastırı’nı ziyaret edebilirsiniz.
Hamidiye Camii, Lev Troçki’nin eski evi ve Mizzi köşkü, bölgenin görülmesi gereken diğer önemli yerleri arasında yer alır.
Çamlıca Tepesi
Yerel halk, parkın ve şehrin muhteşem manzarasının tadını çıkarmak için İstanbul’un en göze çarpan tepesindeki Çamlıca Tepesi’ne akın ederler. Tepe, şehrin Asya yakasında yer alır ve Boğaz’ın, Haliç’in ve İstanbul’un hem Avrupa hem de Asya yakalarının muhteşem manzarasını izleme olanağı sunar.
İstanbul’un ve Boğaz’ın panoramik manzarası, kentin en popüler turistik mekanlarından biri olan Çamlıca Tepesi’nden görülebilir.
Betondan, gürültü kirliliğinden, şehir hayatının karmaşasından uzakta olan Çamlıca Tepesi’nde manzaralı teras bulunmaktadır.
Manzara eşliğinde yemek yiyip içmek isteyenler için Boğaz manzaralı restoran ve kafeler mevcuttur. Benzersiz oluşundan dolayı düğün fotoğrafları için de harika bir yerdir. Küçük Çamlıca Tepesi ve Büyük Çamlıca Tepesi, Çamlıca Tepesi’nin daha küçük kısmında deniz seviyesinden 229 metre yükseklikte yer almaktadır.
Küçük Çamlıca Korusu, Sofa, Cihannüma, Topkapı Köşkü gibi yerlere hem yerel halk hem de turistler gelir. Restoranlar, yemek yemeye gelenlere Osmanlı ve Türk mutfağının lezzetlerini tadabilecekleri bir alan sağlar. Ayrıca Küçük Çamlıca Tepesi, İstanbul’un birçok noktasından görülebilen bir TV kulesine ev sahipliği yapmaktadır.
Büyük Çamlıca Tepesi’nde Nurbaba Tekke, restoranlar, kafeler ve diğer sosyal olanaklar mevcuttur ve bu da onu Küçük Çamlıca Tepesi’nden daha popüler bir turistik yer haline getirir. Tepe deniz seviyesinden 262 metre yüksekliktedir. Muazzam bir yükseklikten nefes kesen manzaralara sizi hayran bırakır. Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan Boğaziçi Köprüsü’nün her iki tarafı da buradan görülebilir. Mümkünse, gün batımından hemen önce gelerek doğanın en muhteşem manzaralarından birini yakalayabilirsiniz.
Taksim Meydanı
Taksim Meydanı, İstanbul’un en işlek ve en canlı kesişme noktalarından biridir. Hem yerel halk hem de ziyaretçiler, onu İstanbul’un atan kalbi olarak görürler. Bölge harika mağazalar, restoranlar ve barlarla doludur. Önemli bir kültür merkezinin yanı sıra önemli bir geçiş merkezi olması burayı mutlaka görülmesi gereken bir yer haline getirmektedir. Büyük bir alanda, Yılbaşı Gecesi’nde de dahil olmak üzere birçok çeşitli gösteri ve festival düzenlenmektedir.
Sadece yayalara açık olan İstiklal Caddesi, çeşitli yerel ve uluslararası ürünler sunarak alışveriş imkânı da sağlar. Taksim Meydanı’nda her zaman sokak satıcılarına ve tezgahlarına rastlayabilirsiniz. Nostaljik tramvaya binebilir ve turistik fotoğraf çektirmek için harika bir fon oluşturan Cumhuriyet Anıtı’nı görebilirsiniz. Meydanın ortasında duran Cumhuriyet Anıtı1925 yılında inşa edilmiştir.
Taksim Meydanı, yabancı ziyaretçiler için İstanbul’un en popüler turistik yerlerinden biridir. Meydanın görünümündeki sayısız değişikliğe rağmen, alana yayılan enerji hâlâ bakidir. Meydan, bir dizi rehabilitasyon projesinin parçası olarak önümüzdeki birkaç yıl içinde yeniden düzenlenecek ve yeşillendirilecektir.
Miniatürk
Türkiye’nin en popüler mimarisi olan Miniatürk, yüzme havuzu, küçük bir alışveriş merkezi, amfi tiyatro, otopark ve çocuk oyun alanları gibi çeşitli aktivite seçeneklerini ziyaretçilerin beğenisine sunuyor.
İstanbul’daki Miniatürk, Türkiye’nin en önemli mimari simge yapılarından ve turistik yerlerinden biridir. Bu yapıların sesli turlarına eşlik etmek isterseniz dokuz farklı dil seçeneği mevcuttur.
İstanbul’u dolaşırken çok sayıda etkileyici yeri keşfedebilirsiniz. Modeller 1:15 ölçeğinde yapılmıştır ve son derece kusursuzdur. Parkın modelleri arasında Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii, Kız Kulesi, Anadolu Hisarı, Atatürk Havalimanı, Ayasofya, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Dolmabahçe Saat Kulesi ve Eyüp Sultan Camii yer almaktadır.
Miniatürk, tüm ülkenin mini bir turuna çıkmanıza olanak sağlıyor. 100’den fazla eserin ziyaret edildiği Miniatürk Ekspresi ile kısa bir park turu da mevcuttur. Miniatürk, tatiller ve hafta sonları da dahil olmak üzere yılın 365 günü sabah 9’dan akşam 18:00’a kadar açıktır.
Yerebatan Sarnıcı
Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’da ziyaret edilecek en eşsiz yerlerden biridir. Yerebatan Sarnıcı, şehrin kalabalık sokaklarının altına gizlenmiş, İstanbul’un en büyük antik yeraltı sarnıcıdır. 6. yüzyılda kentin su ihtiyacını karşılamak için yapılmıştır. Yaklaşık 9.800 metrekare (105.000 fit kare) toplam yüzey alanına sahiptir. Muazzam depolama kapasitesine rağmen, bugün sadece mütevazı bir miktar su zemini kaplamaktadır. Tavanı destekleyen kemerler ve haç biçimli tonozlar ile çatıyı destekleyen kemerler eski oymalarla süslenmiştir. Değişken atmosfere ve çarpıcı manzaraya kendinizi kaptırmadan edemezsiniz.
Sarnıcın şehrin sokaklarının altına gizlenmiş devasa ölçeği, suya yansıyan küçük ışıkların ve önünde uzanan birçok sütunun bulunduğu devasa yeraltı kompleksinin etrafından dolaşan patikalar gibi sizi hayrete düşürür. Kaidelerinde oyma Medusa başlı iki sütun gözden kaçırılmamalıdır. Sütunlardan birinin baş aşağı olması yılan saçlı kadını daha da ilgi çekici kılmaktadır.
Laleli Taşhan
Lalehi Taşhan’a birçok farklı isim verilmiştir. Şu anda hanın girişindeki tabelada “Tarihi Eski Çarşı” yazmaktadır. Laleli Taşhan yüzyıllardır “Katırcıoğlu” ve “Çukurçeşme” olarak anılmaktadır. III.Mustafa tarafından 1763 yılında sipahilerin barındırılması için yaptırılmıştır. Bu nedenle bazı yayınlarda “Sipahiler Hanı” olarak da bilinir.
İki kat ve üç avludan oluşan hanın mimarisi, ona eşsiz bir kişilik kazandırır. Laleli Taşhan’ın yapımında kesme taş kullanımı en dikkat çekici yönlerinden biridir. Laleli Taşhan’ın yapıldığı dönemi hatırlatacak şekilde, tamamen kesme taştan yapılmış, türünün ender yapılarından biridir.
Bu tarihi han, Laleli Camii’nin tam karşısında olmasının yanı sıra bir açık hava çarşısı işlevi görmekte ve İstanbul’un en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olarak turistleri ve ziyaretçileri ağırlamaya devam etmektedir.
Lalehi Taşhan’ı ücretsiz ziyaret edebilir, alışveriş için bölgedeki birçok mağazadan da yararlanabilirsiniz. Lalehi Taşhan bünyesinde faaliyet gösteren çok sayıda kafe de bulunmaktadır. Çay veya kahvenizi yudumlarken bölgenin zengin tarihine kendinizi kaptırabilirsiniz.
Galata Kulesi
İstanbul’u kuşbakışı izlemek isteyen ziyaretçiler, eskiden yangın gözleyiciler tarafından bir yangın kulesi olarak kullanılan bu geniş görüş sağlayan noktadan izleyebilirler. Cenevizliler tarihi Galata Kulesi’ni 1340’ların sonlarında inşa etmişlerdir. Romanesk tarzı kule, çevredeki manzaranın 67 metre (220 ft) üzerinde yükselir. Dokuz katlı bina, İstanbul siluetinin önemli bir bileşenidir ve kilometrelerce öteden görülebilir. Koni şeklindeki çatı, silindirik kulenin zirvesini süslemektedir.
Asansör kullanılarak kuleye çıkıldığında, yarımada, tarihi antik kent ve Boğaz gibi İstanbul’un en dikkate değer yapılarının çoğu açıkça görülebilir.
Restoranın büyüleyici ortamında rahatlayabilir ve sevdiklerinizle lezzetli bir yemeğin tadını çıkarabilirsiniz. Geleneksel, büyüleyici Türk şovunu izleyebilir ve akşamları daha fazla eğlence için geri dönebilirsiniz.
Anadolu Kavağı
İstanbul’un Beykoz bölgesinde bulunan bir mahalle olan Anadolu Kavağı, turistik bir balıkçı kasabası olmasıyla öne çıkmaktadır. İstanbul’un en bilinen ve en çok ziyaret edilen çekici merkezlerinden biridir. Anadolu Kavağı, özellikle yaz aylarında ziyaretçiler ve yerel halk için popüler bir destinasyondur.
Turistler için Doğu Roma döneminden kalma Yoros Kalesi büyük önem taşımaktadır. İstanbul’a tutkuyla bağlı olanlar, Boğaz manzarası eşliğinde kahvaltı yaparak veya Boğaz’dan taze balık yemeyi tercih ederek bu mükemmel lokasyondaki semtin manzarasına bir kez daha hayran kalacaklardır.
Yoros Kalesi’ne giderken, kafe ve restoranlarla dolu olan cadde üzerinde bulunan Yoros Cafe’ye de uğrayarak İstanbul Boğazı’nın nefes kesen manzarası eşliğinde çayınızı yudumlayabilirsiniz.
Kız Kulesi
Kız Kulesi Boğaziçi’nde süzülen, İstanbul’un en tanınmış kent simgelerinden biridir. Bizans döneminde gümrük istasyonu ve Osmanlı döneminde gösteri platformu olarak da kullanılmıştır. Ancak en çok prensesin ölümüne yol açan yılan ısırığı kehaneti hikayesi ile bilinir.
Kral kehanet üzerine, denizin ortasında bir kule yaptırır ve prensesi buraya yerleştirir. Ancak kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesinin ölümüne neden olur.
Kıyıdan kulenin manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz. Üsküdar’dan sahil boyunca, kulenin önünde bir bardak çay ile rahatlayabileceğiniz ve manzaranın tadını çıkarabileceğiniz birçok kafe bulabilirsiniz. Ayrıca Haliç üzerinden gün batımını izlemek için ideal ve her gezginin mutlaka görmesi gereken bir yerdir.
Diğer bir seçenek ise Kız Kulesi’nin içini ziyaret etmek ve oradan harika manzarayı izlemek. Kuleye gitmek için bir tekneye binmeniz gerekmektedir. İçerisinde bulunan müzeyi gezerek kulenin tarihi hakkında çok şey öğrenebilirsiniz.
Kız Kulesi, romantik bir akşam geçirmek için de bir seçenek sunar. Kulenin içinde bulunan hem geleneksel hem de dünya mutfağından lezzetler sunan harika bir restoran, bir ömür boyu mutlulukla hatırlayacağınız bir manzaraya sahiptir.
Gülhane Parkı
“Gül evi” anlamına gelen Gülhane Parkı, İstanbul’un en büyük ve en güzel parklarından biridir. Şehrin en ünlü simgesi olan Topkapı Sarayı’nın hemen yanında yer almaktadır. Parkın bir zamanlar yalnızca kraliyet ailesinin üyelerine açık olan güzel arazileri ve bahçeleri artık halka açıktır ve görülmeye değerdir.
Yerel halk ve ziyaretçiler, parkın pitoresk tarzda düzenlenen çiçek tarhları ve çeşmelerinin yanı sıra yemyeşil çayırlar ve ağaç bahçelerinden geçen yemyeşil parkurlarında dolaşmanın keyfini çıkarırlar. Parkın açık hava kafelerinden birinde dinlenebilir ve muhteşem bahçelerin, havuzların ve bitişik Boğaz manzarası eşliğinde sakin ortamın tadını çıkarabilirsiniz.
Gülhane Parkı’nda, Saray Sur Duvarına bitişik Has Ahırlar Binası’nda yer alan, görülmeye değer İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi bulunmaktadır.
Emirgan Korusu
Türkçe ‘de yaygın olarak ‘Emirgan Korusu’ olarak bilinen Emirgan Parkı, İstanbul’un 47 hektar büyüklüğünde, tamamen yüksek bir duvarla çevrili en büyük halka açık parklarından biridir. Uzun yıllar boyunca selvi ağaçlarıyla kaplı olan bölge, 1940’larda halka açılana kadar pek çok kez el değiştirmiştir. Park, çok çeşitli bitki ve çiçeklerin yanı sıra iki dekoratif gölet ve üç muhteşem köşke ev sahipliği yapmaktadır. Koşu ve yürüyüş yolları ile çeşitli yeme ve içme alanları burayı popüler bir dinlence yeri haline getirmektedir.
Birbirinden güzel çiçek çeşitlerini hayranlıkla izleyerek parkta keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz. Çam, sedir, kayın, dişbudak, ladin ve söğüt parkın içinde bulunan ağaçlardan bazılarıdır. İlkbaharda giderseniz, tam çiçek açan laleleri görmeden dönmeyin.
Parkın üç köşkünü de ziyaret etmek iyi bir fikir olabilir: Sarı Köşk, Pembe Köşk ve Beyaz Köşk. Her köşkün kendine özgü bir karakteri vardır. Sarı Köşk, kafesi olan geleneksel bir Osmanlı evi tarzında dekore edilmiştir. Pembe Köşk tarihi eserler barındırır ve hafta sonları kafe olarak hizmet vermektedir. Son olarak, Neo Klasik üslupta yaptırılan Beyaz Köşk’te de bir kafe bulunmaktadır.